.
|
| Capri Marquesa Gringotts
| Konu: yıldız tozu Paz Haz. 28, 2015 1:09 am | |
| bir ruh, ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden, meydana çıkıyordu. Biz o zaman sahiden yaşamaya, ruhumuzla yaşamaya başlıyorduk. -sabahatti ali. |
| | | Capri Marquesa Gringotts
| Konu: Geri: yıldız tozu Paz Haz. 28, 2015 1:11 am | |
| Beklemenin bir mükâfatı olacaksa bunu sonuna kadar almayı hak ediyordu Capri. Üzerindeki elbiseyi çekiştirirken sadece bunu düşünüyordu. Beş yıl boyunca Abigail Capri’nin en ufak bir bakışı bile yanlış anladığını ve sapık gibi göründüğü için adamın peşini bırakmasını söylese de sapık gibi görünmek Capri’nin umurunda bile değildi. Yanlış anladığını düşünmüyordu, Capri birçok açıdan beceriksiz ve yetersiz bir kadın olabilirdi ama aptal değildi. Bu yüzden yıllar boyunca hayatına erkek alsa bile bunların hiçbirini kalıcılaştırmadı hayatında. Çünkü hiçbiri kralı kadar yakışmıyordu yanına. Yani şimdi bir düşününce kim onunla yarışabilirdi ki? Adamın yüz hatlarının aklına gelmesi bile dudaklarının kenarlarına kulaklarına doğru genişletti. Yüzünde o hep Capri’yi Capri yapan gülümseme vardı artık.
-dört yıl önce- “Ay çekiştirme Suzy, bırak işim var.” Ortak salondan çıktığından beri yüz metre engelli koşusundaymış gibi bariyerleri atlamaya çalışıyordu. Arkadaşları birazcık insafa gelseydi çoktan asistanın odasında olacaktı. Son bir gayretle kolunu çekerek kızdan kurtuldu ve koşar adım merdivenlerden çıkmaya başladı. Kapının önüne geldiğinde boğazını hafifçe temizleyerek kapıyı üç kere tıklattı. İçeriden gelen gir sesini duyduğu anda ışık hızıyla kapıyı açıp kendini odaya attı ve hızla kapıyı ardından kapattı. Suratında o her zamanki geniş gülümsemesi vardı. Profesör Beverwill’in dersine ya da odasına ne zaman gidecek olsa etek boyunu belli bir miktar kısaltıyordu ve bu başkalarının da gözünden kaçmıyordu. Ama umurunda değildi çünkü asıl görmesi gereken görmüyordu. Odaya girişine tezat oluşturacak kadar yavaş adımlarla Vaughn Beverwill’in masasına yaklaştı ve kelimeleri yaya yaya ağzından çıkardı. “Hocaağm, size bir şey sorabilir miyiiim?” Suratındaki geniş gülümseme yerini tehditkâr bir gülümsemeye bırakmıştı. Adam birazdan nasıl bir bomba patlayacağını anlamışçasına yerinde doğruldu ve gerildiğini belli edecek cinsten çenesini sıktı. Capri adamın en çok neyini seviyordu sayamıyordu bile. Güpgüzel bakan gözlerini mi, güldüğünde ağzının oluşturduğu şekli mi, sinirlendiğinde kaşlarının biçimini mi yoksa gerildiğinde çenesindeki kasların seğirmesini mi? Gerçi adamın kendisine pek güldüğü ya da güzel baktığı yoktu ama arada bir Velvet Beverwill’e falan gülümsediğinde denk geliyordu; adam kesinlikle dünyanın en güzel gülen adamıydı. Dikkatini adamın mimiklerinden uzaklaştırıp masaya yaklaşmaya devam etti. Suratındaki gülümseme tekrar genişledi ve konuşmaya başladı. “Karanlık Sanatlar ile ilgili takıldığım birkaç konu var. Size sormak istedim.” Profesörün masasının tam karşısında durdu ve ellerini önünde birleştirip eteğinin uçlarıyla oynamaya başladı. Adam dik duruşundan taviz vermeden duygusuz sesiyle konuştu. “Bunu dersin asistanına değil de bizzat profesörüne sorsan senin için daha faydalı olur.” İşte yine yapmıştı. Kızı tam dinlemeden söylediklerini kestirip atmıştı. Capri omuzlarının çöktüğünü hissetti tıpkı suratındaki gülümseme gibi. Her zamanki gibi kaçak dövüşmeden tüm silahlarını ortaya koymaya başladı. “Ama ben size sormak istiyorum, sizin yüzünüzü görmek istiyorum.” Yine yaya yaya kurduğu cümlesinin adamın yüzünde mimik oynatmasını umdu ama umduğunu bulamadı. Hayal kırıklığı ile devam etti. “Ya hocam yeter artık mezun olup gideceğim şu okuldan bir kere bile bana gülümsediğinizi görmedim. O güzel gülümsemeyi hep başkalarına sunuyorsunuz ama asıl hak eden benim.” Bir öncekinin aksine bu sefer gayet düzgün konuşuyordu. “Bir sefercik duygularınızı belli etseniz ölmezsiniz hocam. Bakın bana, hala dimdik ayaktayım. Gurur falan hak getire.” Alındığı ses tonuna yansıyordu ama zaten Capri’nin de dediği gibi gurur falan yoktu genç cadıda. “Tamam çıkıyorum. Yakında mezun olunca görmezsiniz beni bir daha. Rahatsız ettiğim için özür dilerim.” Son cümleyi oldukça imalı söyleyip topuklarının üzerinde döndü ve Vaughn Beverwill’in suratındaki ifadeye bakmadan kendini odadan dışarı attı. Sanılanın aksine ağlamadı genç cadı. Alışmıştı Profesör tarafından reddedilmeye, üstelik ağlamayı da sevmiyordu. Kendisine yakışmıyordu bir kere. Kısacası yine amacına ulaşamadan tıpış tıpış yatakhanenin yolunu tuttu.
-günümüz- Elbisesinin eteklerini uçuştura uçuştura koşarak okulun koridorunda ilerlemeye başladı. Rutinleşen okul ziyaretini(!) yapıyordu yine. Hayır kesinlikle Vaughn Beverwill’e söylediği gibi mezun olunca kendini yokluğa hapsetmemişti. Her fırsatta okula gelmiş, adamı ziyaret etmiş ve onun asistanlıktan profesörlüğe terfi etmesini kocasıyla gurur duyan bir kadın edasıyla izlemişti. Artık mezun olduğu için arada hiçbir sorun yoktu. Doya doya birlikte olabilirlerdi ama işler genç cadının beklediği gibi gitmemişti. Vaughn inatla ayak sürümeye devam ediyordu. Ama Tanrı aşkına aralarındaki en büyük engel kalktıktan sonra Capri vazgeçer miydi hiç? Bu üç buçuk yıl içinde Capri sırf biri ona Karanlık Sanatlar ile ilgili diye Gringotts’a girip lanet kırıcı oldu ve kılıktan kılığa girdi. Adamın olgun kadınlardan hoşlandığını farz edip döpiyesle dikilmişti adamın karşısına ama bunların hiçbirinin faydasını göremediğinde büyücünün onu kendisi gibi olduğu için sevdiğini kabul etmişti. Evet Capri, Vaughn Beverwill tarafından sevildiğine inanıyordu.
Merdivenleri hızla çıkıp her zamanki gibi odanın kapısını çaldı ve girin sesini duyduğu anda kendini içeriye attı. Etrafına şöyle bir bakınıp masasında bulamadığı Vaughn’ı aradı gözleri. Onu kitaplığın orada elinde bir kitapla gördüğü anda koşarak gidip adamın boynuna sarıldı. Mezuniyet sonrasındaki ilk yıllarda kız ne zaman onun boynuna sarılsa hızla kızı kendinden uzaklaştıran Vaughn artık bununla uğraşmıyordu. Capri biliyordu, eğer sabrı sınanıyorsa dünyanın en sabırlı insanı olmaya adaydı. Beş yıl, tam beş yıldır adamın kendisine, sevgisine tepki vermesini bekliyordu zira. Kocaman gülümseyerek adamdan ayrılırken “Pardon uzun zaman oldu görüşmeyeli, özlemişim.” dedi ve muzipçe sırıttı. Yalan, sadece bir hafta geçmişti onu son görüşünün üzerinden.
|
| | | Vaughn Beverwill Profesör
| Konu: Geri: yıldız tozu Ptsi Haz. 29, 2015 10:51 pm | |
| Yakışıklı yüzüne çok yakışan o kibirli gülümsemesiyle kuzenini izliyordu Vaughn Beverwill. Cadı acınası haldeydi ve itiraf etmek güçtü ama kendisi bu durumdan oldukça haz alıyordu. Soylarının ideal evladını dipte görmek kendisini daha iyi hissetmesine sebep olmuştu. “Ortalıkta yürüyüp durma Velvet, bir şeyler içmek ister misin?” “Hayır.” “Pekâlâ, hazır şişeye yakınken bana bir kadeh doldurmaya ne dersin?” Cadı sadece kötü kötü bakmakla yetindi, yüzündeki ifade genç adamın gülmesine sebep oldu. “Post-ayrılık depresyonunu en uzun yaşayan insan olduğunun farkında mısın? Beş sene az buz zaman değil, o çoktan çoluğa çocuğa karışmıştır.” Sırıttı. Velvet’in her zamanki gibi aniden savunmaya geçişini izlemek ona keyif vermişti. “Hayır. Öyle bir şey olmadı.” “Yakın takiptesin yani?” Kadının ağzından belli belirsiz bir tıslama çıktı. Vaughn az daha zorlarsa dayak yiyeceğinden emindi. “Beni buraya zavallı halimle dalga geçmek için mi çağırdın?” “Zavallı olduğunu kabul ediyorsun yani?” Cadı kapıya doğru yönelince oturduğu yerden kalktı ve ona uzandı. “Bekle ya, özür dilerim.” Velvet tek kaşını kaldırıp kuzenini süzdü. Birlikte büyüdükleri için onu izlemeye yetecek zamanı olmuştu. Düşmüş omuzları taşıyamadığı bir yükün altında ezildiğinin habercisiydi ve bu kadını sadece daha çok meraklandırdı. “Sorun şu kız…” Velvet’in kahkahası odayı doldurdu, nihayet beklediği olmuştu - heybetli kuzeninin duruşunu sarsan ağır yük bir kadındı ve cadı bu bahsi geçen kadın her kimse Vaughn’a cehennemi yaşatsın diye dua edecekti. “Sürekli dikkatimi çekmeye çalışıyor.”“Sen kendi üzerine alıyor olmayasın? Bilirsin biraz egoistsin, belki kız senin dersini alan başka bir çocuktan hoşlanıyordur?”“Profesörün odasına soru sormaya geliyor-““O zaman profesöre âşık, her genç kızın hayatında böyle bir dönemi olmuştur.”“Senin oldu mu?”“Hayır, benim Bash’ım vardı.”“Ne komik, artık yok. Şimdi beni dinleyecek misin?” Kadının oturduğu yerde sindiğini görünce yaptığı şeyden hafifçe bir pişmanlık duyduğunu söyleyebilirdiniz. Neyse ki bu durum çabuk geçti. “Profesörün odasına soru sormaya geliyor ama profesöre değil, bana. Eteği normalde olduğundan birkaç karış kısa oluyor böyle zamanlarda.” “Hah, dikkatli baktın yani.” “Bacakları güzeldi.” Velvet yüzünü buruşturdu ve Vaughn sırıttı. Kuzeninin kendisiyle bir laf dalaşını kazanmasının imkânı yoktu, bunun için çok nazikti. “Eğer rahatsız oluyorsan ona bunu söyle, kızı azarlama. Açık açık konuş. Belki mazoşisttir? Sen ittikçe daha çok gelecektir?” “Saçmalama.”İşin gerçeği, Vaughn bu ihtimali değerlendireli çok olmuştu. Belki de bu yüzden cadıyı biraz hırpalıyordu? Doğruya doğru; ilgisi hoşuna gidiyordu. Capri Marquesa, okul yıllarında olsa resmen üzerine atlayacağı türde bir genç kızdı. Vaughn ideal eşini resmetse oraya çıkacak somut görüntü ona çok benzerdi. Fakat bir Beverwill için hayattaki önemli şeylerin başında ahlakın geldiğini de göz ardı edemiyordu. Bu zamana kadar olduğu her şeyi bir kadın için çöpe atamazdı. Velvet’in benzeri bir fedakârlıktan sonra ne kadar çöktüğünü görmüştü gerçi ama Vaughn başkaydı, o arzularına kuzeni kadar çabuk bağlanmıyordu. “Seni tanıyorum Vaughn, o yüz ifadesi bu durumdan memnun olduğunu haykırıyor.” “Saçmalama.” “Bana sadece saçmalama deyip durduğun zamanlarda genellikle haklı olduğumu düşündüğünü fark edeli tamı tamına yedi sene oldu sevgili kuzenim.” “Saçmalama.” Gülüştüler. & Kapı ritmik bir şekilde çaldığında büyücünün tok sesi duyuldu. “Girin.” İçeri giren kadının uzun ve kıvrımlı figürünü kilometrelerce öteden görse de tanırdı. Yüzüne oturmaya çalışan gülümsemeye engel olmak için tüm gücünü harcaması gerekti. Mesafeli görünmeye çalışmak, genç adam için bir alışkanlık halini almıştı. Bu kovalamacan tarif edilemez bir haz alıyordu. “Seni görmeyi beklemiyordum Capri.” İlk ismi kullanacak samimiyete kavuşmaları henüz bu sene gerçekleşmişti. Vaughn kadının isminin sesine çok yakıştığını düşünüyordu doğrusu. Oturağını geriye itti ve güzel sarışını karşılamak üzere ayağa kalktı. “Ziyaretini neye borçluyum?” Capri Marquesa’yı şu an bulundukları noktada kendine doğru çekip öpmeyi toplamda kaç defa düşünmüştü emin değildi fakat şu an toplam sayı bir artmıştı işte. Eskiden belki okullu kız fantezilerinin başrolü olabilecek genç kızın dönüştüğü kadının görkemi nutkunun tutulmasına sebep oluyordu her seferinde. Bunu belli etmemek için çok uğraşıyordu gerçi. Tabii bunun artık net bir nedeni yoktu, oyun oynuyordu. Otuz yaşına gelmek üzereydi ve bu işin sonunun ne zaman gelmesi gerektiğini kestiremiyordu. “Çok hoş görünüyorsun.” Samimiyetten uzak bir tokalaşmanın ardından gelen bu sözler başkasından olsa bir alay gibi görünebilirdi. Fakat büyücünün yüzünün katı hatlarında hiçbir izi olmasa da mavi gözlerinde parıldayan hayranlığı fark eden herkes sözlerinin içten olduğunu anlardı. |
| | | Capri Marquesa Gringotts
| Konu: Geri: yıldız tozu Çarş. Ağus. 12, 2015 6:19 pm | |
| Capri kendi varlığını ve değerini keşfetmeye başladığı andan itibaren bu odaya her geldiğinde içine yerleşen onlarca duyguyla yaşıyordu. Sabahları bu odaya gireceği anın hayaliyle yaşıyor akşamları bir an önce sabah gelsin diyordu. Öğrenci olmanın birçok açıdan sıkıcı yanlarını keşfetmişti ve bir profesörle ilişki yaşayamamak bu sıkıcılığın temel sebebiydi. Capri çapkın bir kız değildi, tamam biraz flörtözdü ama bunların birçoğu Vaughn Beverwill’e acele etmezse elinden her an kaçacağını göstermekti. Ama çabaları sonuç vermediğinde adeta bir rahibe gibi tüm erkekleri çevresinden uzaklaştırmıştı. TAMAM BİRİ HARİÇ TÜM ERKEKLERİ. Şimdi bir yetişkin olarak o kapıdan her girdiğinde titrek bir nefes veriyordu. Onun profesöre aşkını iyi bilen birkaç arkadaşı mezun olduğunda bu ‘hevesin’ geçeceğini ileri sürmüşlerdi ama Capri herkese inat içindeki aşkı her geçen gün biraz daha büyütmüştü tıpkı kendisi gibi. Geceleri isminin sonuna Beverwill soyadını getiriyor, kendinde nasıl durduğuna bakıyordu ve kesinlikle kendisine çok yakıştığına ikna oluyordu. Capri Beverwill. Onu işe yolcu etmek, onun için akşam yemekleri hazırlamak ve onun için giyinip süslenmek… Her dakika aklında bunlar vardı. Onun koluna girdiğinde acaba insanlar ne düşünürdü? Adama yakışmadığını düşünürler miydi? Bir süre sonra Vaughn da bu düşünceye kendini kaptırıp ondan ayrılmak ister miydi? Dehşetle açılıyordu bu düşüncelerle birlikte gözleri. Daha aralarında resmiyete dökülen bir birliktelik bile yoktu ama ayrılık hemen aklından geçiyordu bile ve canı inanılmaz yanıyordu. Gerçekten ayrılmayı kaldıramazdı. Hem Capri güzel kızdı, güldüğü zaman herkesi kendine hayran bırakabiliyordu elbette Profesörün yanına yakışabilirdi.
Odaya girip de adama yaklaştıkça kalp ritminin arttığına tanık oluyordu ve kalbi kendi kulaklarını öyle bir dolduruyordu ki karşısındaki adamın bu sesi duymamasının imkânı yoktu. Vaughn Beverwill’in dudaklarından kendi ismini duymak onu her seferinde bambaşka diyarlara götürüyordu. O ismi her saniye, her yerde duymak istiyordu. Gerçek anlamda her yerde ; ). Titreyen sesini kontrol altına almaya çalışıp bir adım daha yaklaştı. “Sabah kalktığımda burayı özlediğimi fark ettim ve bir ziyaret edeyim dedim.” Oldukça cesur adımlar atmaktan çekinmiyordu genç cadı ama yine de seni özledim diyememişti. Hala öğrencilik günlerinden kalma bir korkusu vardı; Profesör Beverwill tarafından terslenmek. Yine de bu düşünceler suratının asılmasını sağlayamadı. Neredeyse tüm suratını kaplayan bir gülümseme sundu ve yavaşça ilerlemeye başladı. Adamın iltifatı karşısında yürümeye ara verdi. Gözleri ışıldayarak genç adama baktığında suratında az öncekinden daha da büyük bir gülümseme belirdi ve bu gülümsemeyi nazikçe Vaughn’a sundu. Suratına ateşin hücum ettiğini hissediyordu ve adamın basit iltifatı karşısında bile kızarıyordu. ‘Adamı olur olmadık rüyalarında görüyor, bunla da yetinmiyor gündüz bile düşlüyorsun. Tüm bunları yaparken bir kez bile kızarmadın da şimdi basit bir iltifat karşısında mı utanıyorsun?’ diye iç sesinin araya girdiğine tanık oldu. ‘Aynı şey değil, onu sürekli düşlüyorum artık alışkınım ama bu iltifatı her gün duyamam.’ diyerek kendi içinde bir diyalog başlattı. Olur olmadık her yerde ona çemkiren bir iç sesi vardı ve artık o sese gerekli cevapları vermeyi çok iyi biliyordu genç kadın. Suratındaki gülümseme gram eksilmeden konuşmaya başladı. Neşesi ses tonuna bile yansıyabiliyordu. “Gerçekten mi? Teşekkür ederim.” Capri de çok isterdi Vaughn’a iltifat etmeyi ama adam her gün olduğu gibiydi: Mükemmel. Ve genç kadın beğenisini o kadar belli ediyordu ki ağzından çıkacak bir iki güzel kelime bile samimiyetini, beğenisini ve aşkını anlatmaya yetmeyecek gibiydi. Aklındakilerle beraber bir iki adım geriledi gözlerini büyücünün gözlerinden çekmeden ve bakışlarıyla oturmak için izin istedi. Adamın gözlerinden gerekli izni aldığında masanın önündeki koltuklarından birine kendini bıraktı. Bırakırken gözlerini bir saniye bile büyücüden ayırmadığı için hızını ayarlayamadı ve aslında koltuğa doğru düştü, düşerken ağzından çıkan kısık çığlık sonrasında utanmasına neden oldu ve kafasını hemen önüne eğdiği için büyücünün tepkisini göremedi ama bunun yerine kendi tepkisini kendi verdi; fısıltı şeklinde bir kahkaha çıktı dudaklarından.
Vaughn da kendini cadının karşısındaki koltuğa bıraktığında aralarında kısa süreli bir sessizlik oldu. “İşini yapmana engel olmuyorumdur umarım. Yani buraya gelerek…” dedi sırf nezaketen. Çünkü aslında umurunda değildi okuldaki öğrencilerin sınav kağıtları ya da ödevleri. Vaughn’ın sadece kendisiyle ilgilenmesini istiyordu. Başını hafifçe eğip adamın cevabını bekleyedururken kapının tıklatıldığını işitti. Ardından genç bir öğrencinin içeri yavaşça girdiğine tanık oldu ve kaşları istemsizce çatıldı. “Şey pardon rahatsız ediyorum Profesör ama bir sorum olacaktı?” Kızın sorusuyla beraber kaşları sanki mümkünmüşçesine daha da çatıldı. Sahne ona elbette tanıdık geliyordu ama onun merak ettiği şey başkaydı. Sanki onun düşüncelerini okumuşçasına Vaughn cadıdan birkaç dakikalık bir izin istedi ve öğrencinin yanına gidip onun sorularını cevaplamaya başladı. Bu sahneyi gördüğü andan itibaren kaşlarının gevşediğinin ve suratının gözleri en bozuk insanın bile seçebileceği kadar asıldığını hissetti. Kendisi Profesör Beverwill’in bu ilgisi için nelerini vermezdi ama şimdi bu kim olduğu bilinmeyen ve pek de önem arz etmeyen öğrenci bu ilgiye hemen kavuşmuştu. Eli istemsizce kalbinin üzerine gitti ve kanayıp kanamadığına baktı çünkü az önce kalbinin bedenini parçalayıp özgürlüğüne kavuştuğunu zannetmişti. Yanılmıştı demek, kalbi hâlâ yerinde deli gibi atmaya devam ediyordu.
Suratını toplamayı ne kadar istese de beceremiyordu o an. Gerçekten bu derece mi görmezden geliyordu onu Vaughn? Bu fikri atmaya çalıştı kafasından. Eğer böyle olsaydı işi olduğunu ve onunla ilgilenemeyeceğini söylerdi değil mi? Oysa büyücü, Capri her geldiğinde onu nazik bir şekilde ağırlıyordu. Ama belki de bu Beverwill’lerin bir özelliğiydi. Onlar asla kaba olamıyordu belki de. Velvet Beverwill’i hatırladı, kadın ne kadar zarifti. Bu nezaket onlara has bir şeydi belki de, Capri’ye özel bir durum yoktu. Capri düşündükçe morali daha da alt üst oluyordu. En son gelen öğrencinin teşekkür ederek odadan ayrıldığını işitti ve bakışlarını büyücüye sabitledi. Suratına gerçeklikten uzak, eğreti bir gülümseme kondurdu ve neşeli görünmeye çalıştı. “Artık öğrencilerin sorularını yanıtlamaya başlamışsın.” Acaba gitse miydi? Vaughn kal der miydi ona? Ya demezse, zaten onu görmek için günlerce beklemişti ve şimdi kapıyı çarpıp çıkası gelmiyordu. Ama büyücü ya istemiyorsa onu? Tüm bu düşünceleri sahte bir gülüşle dağıtmaya çalıştı. Ya canım Capri’m gülüşün ne kadar da samimiyetten uzak görünüyor.
|
| | | Vaughn Beverwill Profesör
| Konu: Geri: yıldız tozu Paz Ekim 04, 2015 3:11 pm | |
| Capri'nin yüzüne dağılan kan adamın dudağının hafifçe yukarı doğru kalkmasına sebep olmuştu. Vaughn'un yürüdüğü yoldan vaz geçememesindeki en büyük etken şüphesiz Capri'nin kendisiydi. Bu kovalamaca süresince kadından öyle tepkiler görmüştü ki, bağımlıya dönüştüğünü söylemek yalan olmayacaktı. Bayan Marquesa rahatsız etmekle ilgili bir şeyler gevelediğinde ellerini kaldırıp kibarca gülümsedi. “Sorun değil Mackenzie, elbette.” Durumun ironisiyle birlikte gülmemek için kendini zorlaması gerekmişti. Zira Capri'nin yüzündeki donakalmış ifadeden neyi düşündüğü çok net belli oluyordu. Vaughn da kadının en çok bu yönünü seviyordu zaten, Capri her ne yaparsa yapsın motivlerini asla gizlemezdi. Onu okumak için milyon şekle girmeniz gerekmiyordu, kadın kusursuz yazılmış bir şiirdi ve okurunu boğacak kadar fazla anlamsız kelimeyle kirletilmemiş olması onu bir mücevherden farksız kılıyordu. Bir dakikalık izin istedikten sonra koyu saçlı cadının yanına gitti. Öğrenci Başı olan kızın sorusunun yüzündeki sert ifadeden dolayı dersle ilgili olmadığını tahmin ediyordu. “Her şey yolunda mı Bayan Asjued?” Görünüşe bakılırsa yanılmıştı. Mackenzie cübbesinin cebinden çıkardığı parşömeni hocasına uzattı ve anlamadığını söylediği yer ile ilgili birkaç yorum alıp alamayacağını sordu. Vaughn kibarca başını sallayıp kızın sorusunu cevapladıktan sonra, kağıdın kenarına not alan cadı doğru anlayıp anlamadığını teyit ettirmek üzere kısa bir soru daha sordu. Büyücü gülümseyerek onayladı. “Kesinlikle. FYBS'nde başarılar Kenzie.” Öğrencisi odadan çıktıktan sonra Vaughn'un dikkati tamamen kendisine eşlik etmekte olan büyüleyici güzelliğe kaydı. Velvet Capri'nin şu anki halini görse kuzeninin kafasına muhtemelen bir tane geçirirdi zira Bayan Marquesa şu yaşında kaçırılmayacak bir hazineye dönüşmüştü. “Bunun için üzgünüm. Sınavları yaklaştığı için tüm öğrenciler telaşlı. Arada sırada soru sormaya geldikleri oluyor.” Bunun üzerine Capri'nin dudağından çıkan kelimeler adamın istemsizce sırıtmasına sebep oldu. “Artık öğrencilerin sorularını yanıtlamaya başlamışsın.” Gözlerindeki parıltıdan bu sohbetin adama ne kadar keyif verdiği belliydi. “Onları kendimden uzak tutmak için herhangi bir sebebim yok Bayan Marquesa, sonuçta çevresinde kendime hakim olmamı gerektirecek tek bir öğrencim olduğunu ikimiz de iyi biliyoruz.” Kadına yaklaştı ve koltuğu işaret etti. “Oturmaz mısın?” Asasını sallayıp ikisine de birer kadeh içki doldurdu, bardaklar masaya konduğunda Vaughn da çoktan kendi koltuğuna çökmüştü. “Nasılsın?”
|
| | | |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|